5 Ocak 2012 Perşembe

Kültürün Tozu Olsa / Time Out İstanbul - Merve Arkunlar


Geçtiğimiz ay, SALT Galata’da bir çırpıda gezemeyeceğiniz, bu toprakların belki de bugüne kadar anlatılan en güzel hikâyesiyle bizi buluşturan isimden övgüyle bahsetmenin şimdi -artSümer’de açılan bu ayki yeni sergisi ve SALT Galata’da devam eden ‘Foto Galatasaray’ sergisi vesilesiyle- tam sırası. Kültürün tozu olsa... aklıma gelen tek bir isim var bu deyişi yakıştırdığım: Bir toz bulutu içinde üreten araştırmacı, yazar ve sanatçı Tayfun Serttaş’ın ta kendisi.

Merve Arkunlar

“... Son yüzyıldır bu coğrafyada hatırlamamak üzerine kurulu bir düzeneğin içerisine hapsedilmiş halde yaşıyoruz.” Tayfun Serttaş’ın röportajlarından birinden aklıma kazınan bir cümle. Bize dair birçok şeyi özetleyen bu söz, tarihe-kültüre tekel bakışımıza da bir gönderme yapıyor aslında. Bu görüşün yanına inci inci dizebileceğimiz bize dair şunlar da var: toplum olarak görsellikle yaşadığımız genel sorun, görsel tarihe yabancılığımız, bilgiyi görsel bir malzemeden söküp alabilme yetisinden yoksunluğumuz... Bir anlatıcı kalmadıkça hikâyeyi göremez oluyoruz. Ezberciliğimizin de aslen sebebi bu aslında. Tüm bunları Serttaş sanatçı kişiliğinin ötesinde araştırma merakı ve antropoloji kökenleri ile kapısını araladığı sanatın öykündüğü, kapısı herkese açık fotoğraf stüdyolarıyla, bilginin peşinde belgeliyor. İlk projesi ‘Stüdyo Osep’ten beri bu bizim de izleyici olarak alışkanlıklarımızdan biri haline geldi.

SALT Galata’da ‘Açık Arşiv’ üst başlığı ile açılan ilk arşiv projesi ‘Foto Galatasaray’ Serttaş’ın bir önceki fotoğraf stüdyosu projesi ‘Stüdyo Osep’ ile aslında içerik, teknik özellikleri bakımından taban tabana zıt bir proje. ‘Stüdyo Osep’ projesinde Osep (Minasoğlu) hayatta, elinde fotoğraf arşivinin yangından kurtardığı bir bölümü ile Serttaş’ın karşısında duruyorken, İstanbul’un hatta Türkiye’nin ender kadın stüdyo fotoğrafçılarından Maryam Şahinyan, Serttaş onun arşivine Yetvart Tomasyan’ın deposunda 25 yıllık bir gömüde ilk elini sürdüğünde, paralel bir evrende kimbilir kimleri görüntülüyordu. Hayatta değildi ve hakkında bilinen çok az şey vardı. Ardında bıraktığı arşiv ise İstanbul Beyoğlu’nun 1935-85 yılları arasında demografik yapılar hakkında inanılmaz bir bilgi kaynağı oluşturuyordu. Serttaş, iki yıl boyunca tek gün aksatmadan bu külliyatın antropolojik kazısına adadı kendini.

Serttaş’ın projedeki rolünü ‘Foto Galatasaray’ kitabında ‘Arşiv Bekleyemez’ adlı önsözünde Vasıf Kortun üstüne tek bir kelime edilemeyecek kadar güzel açıklıyor; “Serttaş, projenin ana muhatabı olarak birkaç rol üstlendi: İki yıl boyunca asistanlarıyla birlikte negatifleri temizleyen, sabitleştiren, dijitalleştiren ve dijital olarak onaran bilimci restoratör; Maryam Şahinyan’ın hayatı ve yaşamış olduğu zamanla ilgilenen araştırmacı; imgelere bakarak sergi için yeni sahneler icat eden ve kurgulayan sanatçı; İstanbul’un kaybolan topluluklarının kahredici hikâyelerinin anlatılması için bu imgelerin gücünü harekete geçiren aktivist”.

Sabır, hürmet ve tek bir doz azalmadan heyecan ve merakın sürüklediği iki yılın ardından arşiv kamuya açıldı. Sonuç tek kelimeyle inanılmaz. Her biri teker teker görselleştirilen 1139 film kutusu dolusu 200.000’e yakın film... Orijinal haliyle aile isimleriyle sınıflandırılmış, neredeyse tamamı kronolojik bir İstanbul ütopyası var karşımızda. Cumhuriyet sonrası yaşamı fısıldayan bir sivil anlatı... Akıl almaz mizansenler var. Şahinyan’ın takip ettiği aileler, din adamları, travestiler, masonlar, öğrenciler, zenciler... Adeta bir kentin geçirdiği tüm kültürel dönüşümler, bir film şeridi gibi akıyor gözlerimizin önünden.

Bu ay kendinize bir iyilik yapın ve bu sergide gözlerinizi açın. Yakın tarihinize dair kültürel dönüşümleri, bir başka yerde okuyamayacağınız, bir anlatıcının size aktaramayacağı gerçek İstanbul kesitleriyle bu arşiv ile buluşun, ‘boşluklarınızı’ doldurun. Hiçbir yönlendirmeye ihtiyacınız yok. İlgi alanlarınız neyse, siz kimseniz, ne taraftarıysanız, nelerden çekiniyor, nelere sempati duyuyorsanız tüm bunlar doğrultusunda göreceksiniz bu sergiyi...

Serttaş’ın bu ay şehirdeki ikinci sergisi ‘Orta Doğu Havayolları’ ise artSümer’de 2012’nin ilk 13. Cuma’sında açılıyor. Sergi odağına Serttaş’ın son iki yılını Maryam’ın arşivinin yanı sıra adadığı Doğu Akdeniz çalışmalarını yerleştiriyor; bir Lübnan yolculuğunun ardından sık sık yenilenen Beyrut-İstanbul seferleriyle Serttaş’ın bu üç yıla dair biriktirdikleri kolaj, enstalasyon, hazır malzeme, desen, bulunmuş nesneler gibi farklı anlatım biçimleriyle bu sergide bir araya geliyor. Foto Galatasaray’ın dolu dolu üç seneyi bulan hazırlanma sürecine paralel olarak gelişen sergi, Serttaş’ın rastlantısallıklar üzerine kurduğu Beyrut-İstanbul hattında vuku bulan bir deneyimler dizisi olarak okunabilir. Sanatçının “kendimden, kendime doğru bir yolculuk” olarak tariflendirdiği süreç, Şahinyan arşivi üzerinde çok yoğun bir pratiği yerine getirirken buradan doğan yeni pratikler üzerine kurulu. Bu nedenle Foto Galatasaray’ın hemen akabinde ‘Ortadoğu Havayolları’nın kamuya açılması tesadüfi değil.

‘Ortadoğu Havayolları’nın öyküsü, Serttaş’ın aynı isimli uçakta kendi aralarında konuşan iki hostesi anladığını farketmesiyle yolculuğun ilk saniyelerinde başlıyor. Çok yakın bir döneme kadar aynı alfeyi paylaştığımız Ortadoğu kültürü ve Cumhuriyet sonrası daha çok Ortadoğu’da süregiden Osmanlı yaşantısının farklı katmanları arasında adeta arkeolojik bir kazıya girişiyor sanatçı. Hatırlamamak üzerine kurulu düzenimizin önemli bir parçası olan bu topraklar, postkolonyalizmin tarihsel çıkmazlarında sıkışan, sürekli değişen politik dinamiklerin yer yer inceltip kalınlaştırdığı ama her daim dengesizleştirdiği dönüşüm, Ortadoğu dendikçe ilk akla gelen büyük Ortadoğu projesi ve arkeolojik hazineleri içine alan büyük bir kazanda kaynıyor. Serttaş’ın yine araştırmacı, sanatçı ve yazar kimliğiyle süzgeçten geçirdiği bir proje olarak karşımıza çıkıyor.

Ortadoğu Havayolları’na dair:

“Amin Maalouf’un yarıda kalmış hissi uyandıran ‘Doğunun Limanları’ isimli başyapıtı üzerine bugüne değin hangi işaretleri koyabildik? Ve şimdi her sabah başka gözlerin önüne sereserpe uyanan bu tekinsiz coğrafyayı üretmeye hangi işaretleri kullanarak başlamalıyız? Daha yalın hali ile, biz içeridekiler için Ortadoğu hangi işaretlerle başlar ve de hangileriyle sonlanır? Döngüsel ise eğer, mutlaklığı nerede vuku bulur? Bu iki hafıza merkezi arasındaki algı katmanları, hangi göstergeler üzerine inşaa edilir? Kısacası, elimizde bu türden bir reçete var mı?” - Tayfun Serttaş

Açık Arşiv 1 - ‘Foto Galatasaray’
> 22 Ocak
SALT Galata (0212) 3342222
Bankalar Caddesi 11, Karaköy
Pazar, Pazartesi hariç hergün
12:00-20:00, Pazar 10:30-18:00 arasında açık
www.saltonline.org

‘Ortadoğu Havayolları’
13 Ocak > 18 Şubat
artSümer (0212) 2491035
Mumhane Cad. Laroz Han 67/A, Karaköy
Pazar, Pazartesi hariç hergün
11:00-19:00 arasında açık
www.artsumer.com






Kaynak: Merve Arkunlar - Time Out İstanbul
Sayı: Ocak 2012-1 Sayfa: 110-111

Hiç yorum yok: