15 Ocak 2011 Cumartesi

Soykırımın inkarına dayalı bir "insanlık" heykeli, ucubedir.




Mehmet Aksoy'un, neresinden tutsanız elinizde kalacak "Türkiye'nin en büyük heykel" projesi üzerine bugüne kadar tek kelam etmeyip, Başbakanın kınamasının ardından bir anda herkesin sanatsever kesilmesi tam bir Türkiyeli aydın ironisidir. Konuşmaya başlamadan önce bu tuhaf projeye kıcasa bir göz atmanın, kurmakta olduğumuz yüzeysel dile belki bir katkısı olur;

2004 senesinde, Ermenistan'a "sanatsal bağlamda" bir insanlık dersi vermek üzere kararlaştırıldı Mehmet Aksoy'un güzide projesi. Bu projeye hayli uygun, ulusalcı kanaldan bir sanatçı olarak seçildi Mehmet Aksoy. Türk Devletinin tarihi boyunca soykırım suçu işlemediğinin en cüsseli kanıtı olacaktı bu abide. Ola ki, Türkiye - Ermenistan sınırının açılması durumunda ülkeye karayolu ile giriş yapan her Ermenistanlının gözüne sokularak sayısız yeni polemiğin kaynağı olacaktı. O günlerde sağa sola insanlık dersi vereceğinize, önce insan olup o sınırı açın, insanlar açtıktan ölüyor dedik, dinletemedik! Bahsi edilen kütle, Türkiye tarihinin en büyük boyutlu heykeli olarak lanse edildi dönemin egemen medyası tarafından. Kavramsal boyutu üzerine, 3 dakikadan fazla düşünmedik. Bu ülkenin genç sanatçılarının açlıktan nefesi kokar ve devletten 1 TL ödenek çıkmaz iken, bir türlü bitemeyen bu lanet projeye bizim vergilerimizle şu ana kadar 1 milyon 400 bin TL para harcandı, hiçbirimiz sesimizi çıkartmadık.

Ulusal çıkarları hepimizden çok düşünen Mehmet Aksoy, henüz yolu - okulu bile olmayan en ücra köylerin civarında başladı bu şahesere. Biraz ilerisinde, taş taş üzerinde bırakılmayan Ani kentine henüz tek bir çivi bile çakılamıyor iken başladı. Kendi devasa kaidelerini ülke sınırlarında ölümsüzleştirmek yerine, o paranın 10/1'i ile bir köye asfalt döktürseydi eminim o "asfalt heykel" herkesin kalbinde başka başka anlamlar edinecekti... Daha yaratıcı ihtimalleri aklına bile getirmek istemedi. Hırslıydı. Bizler ise, bugünün sanatında heykelin ne anlam ifade ettiğini, ne tür teorik ve pratik dönüşümlerden geçtiğini kimseye anlatmadık. Böylelikle, Ermenistan'ın dahi Sovyet Döneminde terkettiği bir Stalinist üslup, en tepemize dikilmeye başlandı. Belleği; ikiye bölünmüş insan figürüyle, vicdanı; kanayan bir gözden akan damlalarla tasvir etmenin arabesk kültürde dahi modası geçmiş bir ifade tarzı olduğunu ve geleceğe dair hiçbir şey söylemediğini gerekli mercilere iletmedik. Bu saçma sapan taş yığınının adına; İnsanlık Abidesi dediler, sesimizi çıkartmadık. Toplam ağırlığı 700 ton, genişliği 35, boyu 30 metre! Taş döküm. O insan ise, ben insan değilim!

Nihayetinde günlerden birgün, Başbakan gözüne kestirdi bu projeyi. Sorunluydu. Hepsinden önemlisi, en olmayacak yerdeydi. "Soykırım Anıtlarına tepki göstermek" gibi nereye çekilse oraya gidecek bir argüman dışında, ne ifade ettiği ve gelecekte ne ifade edeceği hiç belli değildi. Bunun dışında ne gibi siyasi çekişmelerin tartışmayı körüklediği ile yakından uzaktan ilgilenmiyorum. Türkiye siyaseti ile hiçbir zaman bu bağlamda ilgilenmedim. İlgilendiğim tek şey, "4 Yıldır Hrant Yok!" demeye hazırlandığımız şu günlerde, sırf bu tepki Başbakandan geldi diye kendisini "sanatsever" ve "sanat hakları savunucusu" ilan eden bir dizi sanatsalın, teorik çöküntüsüdür.

Erdoğan az demiş, ucubenin ucubesidir. Yıkılabilir. Kanımca o yıkıntıların altında Türk Devlet'inin ilk büyük özrü yatacaktır. Bu yolla, umuyorum Mehmet Aksoy'un heykeli de kendiliğinden gerçek bir kavramsal sorumluluk edinmeyi başarır.

7 senedir tamamlanamayan ve şu ana kadar Türkiye'ye 1 milyon 400 bin TL'ye mal olan heykelin maketi. Projenin bu son haline gelmesi için en az bir o kadar daha kaynağa ihtiyaç duyulduğu biliniyor. Gerçek büyüklüğü 10 katlı bir apartman boyutlarında olacak ve saçtığı lazer ışıkları Ermenistan'dan izlenebilecekmiş. BRAVO!

Not: Bölgede heykel projesine MHP grubunun da karşı olması eminim birçok kişinin ilk etapta kafasını karıştırdı. MHP böyle bir projeye gayet tabi karşı çıkacaktı. Cehalet ve şiddet üzerinden siyasi propaganda üreten bir çete oluşumunun, karşı bir okumayla heykeli "mahcubiyet ya da soykırım anıtı" olarak göstermeye çalışarak lokal oy avcılığına soyunması doğaldır. Tartışmanın en seviyesiz algı katmanıdır. Buradaki kritiği bağlamaz. Benim tartıştığım katmanda, sanatçının proje üzerine kendi beyanı esas alınmıştır. Bu beyan doğrultusunda, nereden tutsanız elinizde kalacak bir proje derken kasdetmeye çalıştığım, heykelin uzun vadede yaratacağı - bu ve benzeri - potansiyel kafa karışıklıklarına göndermede bulunmaktadır. Zira, 95 senedir bir masa başında toplanıp tartışmasını dahi yapamadığımız bir konunun heykelini yapıyor olmak ne kadar abes ise Türk Devletinin inatla kapalı tuttuğu bir sınırın karşısına mahcubiyet heykeli yaptırdığına inanmakta o kadar abes olacaktır. Bu nedenle MHP'nin ucuz provakasynunu kesinlikle konunun dışında - ayrı bir asparagas gündem olarak - tutmakta fayda var. Kişisel yaklaşımım, tüm bu tartışmaların ve farklı okumaların dışında, heykelin tekil olarak ifade edemediği sorunlu alana ve yaratacağı yeni potansiyel - tarihsel - sorunlara odaklanmaktadır.

13 yorum:

köken dedi ki...

eline saglik.

deniz m. örnek dedi ki...

--sıra gözetmeksizin - - yılların popülist politikaları ve o popülist politikaların popülist politikacılarının kararlarıyla şekillenen bir halk ; o halkın kendine yönelik algısı , diğerine yaklaşımı , iktidarlara verdiği primler, eğitim sisteminin uydurukluğu , cehalet , ''ben '' ,( bunların hepsi birbirini doğurmuş ve doğurmaya devam ediyor , senin doğru şekilde adını koyduğun şeyleri tartışacak noktaya gelene değin . OOoooo o çok işimiz var gibi yavşakça bir tavra ulaştırıyorum ki yazından sonra bu yorumu okuyan kişi; bu baştan teslim , entellektüel , depresif ruhhaline kapılıp gitmesin , bilakis sahiplensin , sorumluluğunu ve insanlığı ..

nino cetinkaya dedi ki...

tayfuncum eline saglik.
tayyip erdogan in tepkisi cok normal olabilir. ama degil gibi de. cunku ne olursa olsun sanat soz konusu oldugunda yaklasimlar onemlidir. her zaman ayni fikirde olmayabiliriz kendisiyle. onemli olan bunun yore insaninin kafasindaki yansimasi. sanatla olan yarik gitgide aciliyor ve siddet unsuru olmaya devam ediyor hem de buyuk olcekte. iste simgesel siddetten kastim bu. basbakan bundan kacinabilecek iyiniyet, sagduyu ve bilince sahip olsaydi keske.

Tayfun Serttaş dedi ki...

Nihancım,

Ben o yazıyı Başbakanın tavrını normalize etmek için yazmadım. O projenin tarihsel açıdan ortaya koyduğu ikiyüzlülük ve sorumsuzluk üzerine yazdım. Gündem bu yönde olmasa dahi, ben o proje hakkında yine çok benzer şeyler yazardım ve eminim bu Başbakanın tavrını normalize etmek olarak anlaşılmazdı. Sanırım talihsizlik, bu konuda sayısız farklı tartışmanın üst üste binmesi ile ilgili. Fakat ben bu konuyu medya organlarının hafta içinde tartıştığı bağlamda tartışmıyorum, bunu yazıda özel olarak belirttim. O boyutu ile ilgilenmediğim gibi tek bir yazıdan bu konu üzerine açılabilecek 40 - 50 ayrı başlığa cevap aranmasını sorunlu buluyorum. Ben kendi daracık alanımda ve zamanımda, gücümün yettiği kadarına kınama getirebilirim. Herkes kendi gücünün yettiği konu üzerinden yazarsa çember genişler. Eminim meselenin sit alanları ve çevresel düzenlemeler kanunu ile kurulabilecek sayısız ilişkisi vardır.. Fakat benim yazım bu türden ya da siyasal türden bir münasebet içermiyor. Ben o proje ile başka bir münasebet içerisindeyim.

Ayrıca, boş arazilere 700 tonluk kütleler dikerek yöre halkı ile günümüz sanatı arasında bahsini ettiğin türden bir köprü kurulabileceğine inanmıyorum. Olsa olsa yöre halkının sanata yabancılaşmasını hızlandırır bu tip projeler. Nazi döneminden kalma, tepeden imne bir kütle üslubunun günümüz sanatı ile hiçbir bağlamda örtüşmediğini düşünüyorum.

O projenin, sınırın karşı tarafına vermekte olduğu sözde "insanlık dersi", Başbakanın tavrından çok daha fazla simgesel şiddet içeriyor kanımca. Bu açıdan, Başbakanın ya da civarda hayvanlarını otlatan bir çobanın heykeli çirkin bulduğunu beyan etmesinde hiçbir sorun ve ayrıcalık görmüyorum. "Sanat eleştirmek sizin ne haddinize, hadi oradan yobazlar" demek başka bir elitizmi körüklüyor günlerdir. Kaldı ki, benim evimin birkaç km civarına öyle birşey dikmeye kalksalar, vatandaş olarak şahsen belediyeyi arar bende yıkımını talep edebilirim. Buna hakkım var, buna herkesin hakkı var. Bence ortada bu türden bir sorun yok.

kekvekahve dedi ki...

ucube tartışmaları üzerine söz konusu heykelin basında gördüğüm fotoğrafı üzerine ne düşüneceğimi bilememiştim.
yazınız bana bakış açısı sağladı.
teşekkürler.

evrensel dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
evrensel dedi ki...

peki, bugüne kadar tek kelam etmeyip, bu yazı için, başbakanın kınamasını beklemekteki (gücü arkasına alıştaki) ironiye ne demeli?

evrensel dedi ki...

bir de, bu yazının başlığı; "anti-soykırım heykeli ucubedir" idi. (nedense, değişmiş sonradan)

Tayfun Serttaş dedi ki...

bu yazıyı yazarak hangi gücü arkama alıyorum gerçekten tartışılır. gülünç. fakat arkama başbakanın ya da birilerinin güçlerini almaya çalışsam, heralde en son yapacağım şey böylesine naif bir teknik izlemek olur. zira "hadi bu yazıyı x gazeteye basalım" dediklerinde, düşünmeden reddettim çünkü tam da söylediğin gibi sığ bir siyasal çıtada anlaşılma olasılığı var. herşeyi bunun üzerinden anlayan kabız bir kitle var türkiye'de. bir önceki yorumda belirttiğim gibi, benim tartıştığım şey o tarafı değil. o çekişme gündemimde bile değil. hiç olmadı. bu yalnızca kişisel bir tepki. benim gücü hangi görüşten aldığım diğer yazılarımdan az çok anlaşılıyor zaten. bu görüşlerin, başbakanın görüşlerine ne kadar paralel olup olmadığı açıkça ortada. bir bütünlük içerisinde okumaya çalışırsan işin kolaylaşır. çünkü bu benim kişisel blogum. elinde bir cımbızla yön tayin etmenin hiçbir orjinal tarafı yok, nihayetinde o cımbız senin de bir yerlerine batar.

başlık ise bir okuyucunun dikkati üzerine değişti. haklıydı. çünkü anti-soykırım heykeli farklı bir çağrışım yapma olasılığı - daha - taşıyor. zira heykelin ortaya çıkış hikayesi o kadar pozitif değil.

evrensel dedi ki...

varolan gündemle ilgilenmiyorum diyorsun ama "erdoğan az demiş, ucubenin ucubesidir." diyebiliyorsun.

başbakanın, "yıkın şunu tavrı"na ilişkin tek bir cümle etmiyor, "o ucubenin ucubesi heykel dinamitle patlatılmalıdır"(*) diyorsun.

heykelin varoluşuyla, yokedilişi, farklı bağlamlarda gelişiyor ama bundan hiç bahsetmiyorsun.

yıllardır ve en başından bildiğin bu projeye ilişkin duyduğun tepkiyi, (başbakan'dan) önce dile getirmiş olsan kişilikli bir tavır olurdu, ama bu haliyle -benim için- hiç de öyle değil.

işin ilginç tarafı: (mhp'nin) "mahcubiyet ya da soykırım anıtı" olarak göstermeye çalışarak lokal oy avcılığına soyunması doğaldır. Tartışmanın en seviyesiz algı katmanıdır." diyorsun ama tersinden sen de aynı şeyi yapıyorsun. çünkü mhp, heykele "soykırım anıtı" diyor, sen ise "anti-soykırım heykeli" diyorsun. onun için "anti-soykırım heykeli bir ucubedir" başlığı; yazınla hiç çelişmiyor.

not: "bu yazıyı yazarak hangi gücü arkama alıyorum gerçekten tartışılır. gülünç." demişsin;

oysa ben, "bu yazıyı yazarak bir gücü arkana alıyorsun" demiyorum. "gücü arkana alarak, bu yazıyı yazıyorsun" diyorum. açıktır ki, ikisi farklı şeyler.


(*)yanılıyorsam düzelt, çünkü alıntıladığım bu cümle; yazının bu -başlığı değişmiş-versiyonunda yok. yanılıyorsam, şimdiden özür dilerim.

Tayfun Serttaş dedi ki...

Bu yazdıklarından nereye ulaşmaya çalıştığın ya da ulaşmaya çalıştığın yerde ne elde etmek istediğin belli değil. Açıkçası bir torba dolusu kötü niyet dışında hiçbir şey görmüyorum. Ben anayasa yazarı değilim. Bu okudukların da değişmez didaktik metinler değil. Aksine, yanlızca kişisel bir değerlendirmeden ibaret. Katılırsın, katılmazsın. Yarısına katılır, yarısına katılmazsın ama o kadar. Yazıdan çıkartılacak sonuç değişmiş değil. Buradaki amacın Mehmet Aksoy'un projesini korumaktan ziyade benimle didişmek gibi görünüyor. Zamanım yok ve tahmin edersin ki, ne yazdığımı senden iyi biliyorum.

Sana tek önerim; kendin için iyi ve sağlıklı birşey yap, lütfen bu blogu takip etme.

evrensel dedi ki...

bu klişe taktiği çok iyi biliyorum;
demagojiyle karşı tarafın söylediğini çarpıt, eleştiriden sıyrıl, kendine 'cool' bir hava ver, sonsöz olarak da -giderayak- ona bir 'akıl' ver.

teşekkürler, almayayım!

pipi disko dedi ki...

karşısında en ufak eleştiri görünce "ya sev ya terk et" diyebilen blog sahibi, ben önerini dikkate alıcam. umarım bu boş yazıların bi daha bi yerde karşıma çıkmaz..